31 Mayıs 2012 Perşembe

Hakkını helal etmedin zaten de, bari aklımı helal etseydin. Onu bari benden ç'almasaydın ...

Sevişmek ruhun gıdasıdır, tabi helal et'se ...
Olsun helalleşiriz nasıl olsa dedik,

Meğersem sen bana harAmmışsın !

Beden

Annem hep bi beden büyük alalım seneye de giyersin derdi. Ben de öyle yaptım anne ! Bi beden büyük sevdim , ama olmadı bol geldi bize ...

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bazen

Bazen yalnız kaldığınızda hani onunla yaptıklarınızı hatırlarsınız ya. Yada sokaklarda başı boş tek başınıza gezerken, aynı yerleri daha önce onunla el ele gezdiğiniz aklınızın köşelerinden isyan edercesine gözünüzün önüne gelir ya. İşte insan böyle zamanlarda anlıyor sevdiğinin kıymetini, sevilmenin değerini. 


Dün yine dışarı çıktım , tek başıma dolaştım sokaklarda belki bir tanıdık görürüm sohbet ederim diye. Ama yok kimse denk gelmedi, oysa sen varken herkes varmış. Sen gidince herkes gitmiş... Meğersem ne kadar da küçükmüş Balıkesir her karış toprağında bizim ayak izlerimiz. Seninle ne kadar da çok gezmişiz , sevmişiz bu şehri, fakat Balıkesir bizi sevememiş. Sevdiğimiz için mi birbirimizden bu kadar uzaklara düştük, yoksa sevilmek için mi ? Ben sevdiğim için düştüm de, sen yollara düşmek için düşmüşsün ...


Sensizliğin diline alışsam da, şivesini çözemedim daha.
Ya yüreğimi terk et! Ya da sensizlik de dâhil her şeyi al götür! Bana aklımı helal et!

Ne kadar da garip değil mi, benim karımın adı değişecek, senin de soyadın.


Başlıksız başlık



nereye gideceğimi bilmiyorum...
beni bulmaya çalışmayacağını bildiğimden,
elime fazlasıyla seçenek tutuşturdun...
keşke bulunma korkusuyla sınırlı olsaydı yeni yerlerim...
kaybolmanın hakkını verebilseydim bu bataklıkta...
sonunda,
kaybedilmenin hakkını yükledim güçsüz omuzlarıma...
ve adın...
bastığım yerlerde izini bırakmasaydı keşke...
bu şehir, seni unutabilmem için
yeterince büyük değil sevdiğim
geçtiğim her yol, girdiğim her sokak
seni uğurladığım her durak
seni işaret ediyor bana.
özcan cafenin bile eski tadı yok artık
meğersem ben seninle varmışım...
sen bizden düşünce,
geriye bir tek Balıkesir kalmış,




göz altlarıma gömülmüş gibiydi hüznüm...
sorgulanmayı bekleyen, göz altına alınmış hayallerim...
hükümsüz yargıladım kimsesizliğimi...
demir parmaklıklara hapsettim yeşil gözlerimi
bir daha görünmeyecek...
bir daha görmeyecek...
müebbet istedim doğmamış çocuklarımıza sevgilim...


meğer sen,


yalancı şahitmişsin, geçmişimize...

29 Mayıs 2012 Salı

Belki de ...




Belki de erkeklerin sizi et yığını olarak görmesi hoşunuza gidiyor
Belki de fantazi
Belki de hoşunuza gitmiyor ama mecbursunuz
Belki de "Seni asla bırakmayacağım" yalanının mağduru
Belki de "Bir kere hata yaptım" diyip devam edenlerdensiniz
Belki de erkeklere et yığını gözüyle bakıyorsunuz, netürpsikopatsınızbilmiyorum
Belki de seksi erken keşfettiniz
Belki de anlık zevkler tatlı geldi
Belki de Allahın önünüze koyduğu zarı "bozdurup harcamak" iyi geldi
Belki de marjinalliği erken yaşta seks zannettiniz
Belki de başınızda anneniz yoktu ya da babanız, cahillikti yaptığınız
Belki de "Ders çalışmaya gidiyorum" diyip sevişip gelenlerdendiniz
Belki de şu parkta sevişenlerden sadece biri
Belki de bir başka bedene anlık zevk olmak hoşunuza gitti

Neyse Size İyi Sevişmeler (!)

Pişmanlık


"Eğer biriyle herkes iyi geçinip siz geçinemiyorsanız herkesin onun hakkında arkasından söylediklerini siz onun yüzüne söylüyorsunuzdur" ile başlamak istiyorum söze. Evet bu malesef bir gerçek, Ve benim başıma çok gelen bir gerçek "Gerçekler acıdır" sözünün kanıtı olsa gerek. Neyse örneğe eski bir arkadaşım ile başlayayım; Daha 16 yaşında olan bu arkadaşım çok güzel bir kız, Her erkeği etkileyecek güzelliğe sahip bir kız. Fakat bu arkadaşımız herhangi bir sebepten dolayı genç yaşta kızlığını '' itin '' birine teslim eden bir arkadaş. Belki pişman belki pişman değil, "Orası onun bileceği iş" diyemem tabi ben elimden gelen yardımı fazlasıyla yaptım ona manevi olarak, fakat değer bilmedi ayrı mesele. O kız şimdi benim arkadaşım değil, Görüşmüyoruz ve konuşmuyoruz yine haftada 1 kere sekse devam ediyordur "Nasıl olsa bir kere oldu, Devamı gelsin bir şey olmaz" mantığıyla. Fakat bilmiyor o deliğe her bir girişte çıkardığı "ah" sesinin "vah'a" dönüşeceğini. Üzülüyorum fakat elimden gelenin fazlasını verdim ben o elinin tersiyle itti. Peki bu arkadaşım ile neden aramız açıldı? Neden benimle konuşmuyor? Sebep şu, Bu kişi üniversiteye gidince beni takmaz oldu. Ben ona hep nasihatlerde bulundum "Bu yolun sonu kötü" dedim "Kendine gel. 3-5 itin anlık zevki olmaktan vazgeç" etrafında dolananlar hep akbaba, hepsi senin etinin peşinde kendini ziyan etme dedim... Hep tamam desede kendine hiç gelemedi ve gelmediği yetmezmiş gibi onu sıktığım için benimle arasına mesafe koydu hemde "kilometrelerce" keyfi bilir, En pis duygu pişmanlıktır, O duyguyla tanıştığında beni anlar, anlamasınada ben ona uygun zarı nereden bulurum, meçhul.

Ha bu arada yazımın başında bahsettiğim o '' it '' benim.

Aşkın 'O hali...



Bazen ansızın biri girer hayatınıza. Henüz sadece adını bilirsiniz ve hakkında gereksiz ve detaysız bir kaç bilgi. Ama o kişiyi yıllardır tanıyor gibisiniz, Sanki defalarca omzuna başınızı yaslayıp ağlamış, En güzel anlarınızda o yanınızda varmış gibi hissedersiniz. Güzel sözler söyler size (Her şeyim, canım, hayatım, minik kuşum, bebeğim, hatunum, herifim, karıcığım, kocacığım, nefesim, sol yanım) gibi. Bu sözleri her duyduğunuzda o içinize daha çok girer sanki. Dudaklarından çıkan her güzel söz ile sizi daha çok bağlar kendine. Onu sorarsınız etrafınızdakilere Kimdir, nasıl biridir bunları öğrenmek için. Belki uzun süredir tanımıyorsunuz ama sonuçta kısa sürede her şeyiniz olmuş seviyorsunuz fakat içinizde o silip atamadığınız şüphe engel oluyor bazı şeylere. Her neyse bu kadın, kız, erkek her kimse neyse sizi bir şekilde bağlar kendine ve inandırır diğerlerinden farklı olduğuna. Bazen söz verir erkekliği üzerine, bırakmayacağına dair. Bazen yemin eder namusu üzerine, gitmeyeceğine dair. İşte bunların hepsinin toplamı sonucu o güven oluşur ve artık o sizin içinizden biridir. Canınızdır, kanınızdır. Dikkatli okuyun şimdi size hayat ne kadar değerli, güzel ve tatlıyken bir anda nasıl boktan, sikici ve ibne gelecek onu yazacağım. O güvendiğiniz, hiç gitmeyecek olan kişi var ya bir gün sizi öyle bir bırakıp gider ki "Şerefsiz, orospu çocuğu" dahi diyemezsiniz. Ona bile fırsat vermez, İşte o an! O an yapacak bir şey olmaz, kalmaz. Düşünmez ki zaten vicdansız, o kadar söz vermiştim ne yapar ne eder demez. Siktir olur gider, tek becerdiği o zaten başka napabilir ki, Kalıp sizi mutlu etmesini bekleyemezsiniz. Beklediniz... Beklediniz ama o gitti, Elden bir şey gelmez gelse gelse gözden gelir hatta ve hatta fazlasıyla. İşte ben buna Aşk'ın orospu çocuğuna denk gelmiş hali diyorum ve bitiriyorum.
Tüm gece yine rüyalarıma girdin. Ben sana ne yaptım ki hayatımdan çıkıp, rüyalarımın esiri oldun ?

Seni beklemiyorum




Bugün geleceğini sanmıyorum, beklemiyorum da. Ağzımdan bir kuş girerse ya da gökten başıma bir elma düşerse eğer, tam da başımı avuçlarımın arasına sıkıştırdığım şuan da, mucizelere inanır ve bir şeyleri elde etmenin gerekliliğini fark edebilirim… Bu kurgu bile belkiler taşıyorken, senin ben bunları not ederken öpüşüyor olduğun fikrinin belkinin ekmeğine yağ sürüyor olması hiç de adil değil! Adalet, adil olmak. Başlarken ki hazzı, bitirirken de hissedebilmek. Bir gidişe ağlamadan, ya da ağlıyorsan dahi, mutlulukla kardeş olmuş yaşlar akıtarak el sallayabilmek. Güle güle eski sevgili, ne zaman başın sıkışırsa ya da özlersen beni bana ulaşabilirsin diyebilmek. Küfretmeden, aldatmadan, aşşağılamadan gitmek, yolcu etmek, beklememek! Bunlar olabilecekler bile değil. Bilenin içinde olduğu cümleden de hayır gelmez zaten. Ne zaman içinde bile ve belki kelimelerinin geçtiği cümleler kurmaya başlasam etrafımda bana ait hiçbir şeyin kalmamış olduğunu fark ediyorum. Denizin tuzuyla gezmenin yanlışlığını savunan biri olmuşsa zamanında, (ki olmuş ki denizin tuzu hep yıkanır) gidenin peşinden de biri ağlamış ve sonra her gidenin peşinden ağlanmış. Bu yüzden ilkleri sevmiyorum, çünkü yaptığım ve yaşadığım her şeyi benden önce birileri yaşadı, ben yalnızca onları taklit ediyorum. Bugün geleceğini sanmıyorum, beklemiyorum da. Ağzımdan bir kuş girerse ya da gökten başıma bir elma düşerse eğer, tam da başımı avuçlarımın arasına sıkıştırdığım şuan da, mucizelere inanır ve bir şeyleri elde etmenin gerekliliğini fark edebilirim…

Biz olacaktık , bizden sen çıkmasaydın. Sen çıkınca '' hiç ' olduk.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Artık yoksun ya




Bi süre telefonuma bakmayacağım, kapalı kalsın.
Çünkü senden mesaj gelmeyecek, aramayacaksın. Arkadaşlarımdan gelen teselli mesajları. Geneli 'sevse gitmezdi' olan mesajlar. En iyisi telefona bakmamak.

Bi süre dışarı çıkmayacağım
Çünkü artık karşılaşmayacağız, karşılaşsakta kaçacaksın benden hızlı adımlarla. Ve henüz vadesi dolmayan ilişkiler göreceğim. El ele gezecekler, onlara imreneceğim canım yanacak. En iyisi dışarı çıkmamak.

Bi süre konuşmayacağım kimseyle
Çünkü 2 laflarından biri 'sen' olacak. Seni soracaklar 'o' nasıl diyecekler yada 'onla' nasıl gidiyor? diye soracaklar. Yine canım yanacak titreyen bir ses tonuyla 'bitti' diyeceğim. En iyisi kimseyle konuşmamak.

Bi süre yemek yemeyeceğim
Çünkü biliyorum ki hepsi boğazıma düğümlenecek. Sensiz günlerimde yediğim yemeğin dahi tadı olmayacak. Annem'in yaptığı o en lezzetli yemekler bile lezzetsiz gelecek. Canım sıkılacak, moralim bozulacak en iyisi yemek yememek.

Bi süre televizyonu açmayacağım
Çünkü elbet müzik kanallarına denk geleceğim izlerken. Ayrılık şarkıları çalacak, bizi anlatan. Duygulanacağım falan aklıma geleceksin. Özleyeceğim. En iyisi televizyonu açmamak.

Bi süre uyumayacağım
Çünkü gözlerimi kapatır kapatmaz rüyalarımda baş rol oynayacaksın. Böyle uzakta duracaksın ellerimi uzatacağım sana sende uzatacaksın tam ellerimiz birleşirken annem yada abim gelecek ve - kahvaltı hazır hadi uan diyecekler. Yine ayrılacağız. En iyisi hiç uyumamak.

Uzatmaya değmez aslında kısaca hayattan (ki bu hayatsa) tat almayacağım. Bunu oku ve dön. Dön baştan başlayalım, tekrar karşılaşalım yolda tekrar bakayım gözlerine uzunca. Ne bileyim tekrar aşık ol bana, bende sana. Tekrar gitmeyeceğine dair sözler ver ama bu sefer fark olsun. Sözünde dur ve GİTME...

Bir yol var




Geçti, gitti.
Bir yol vardı
Sondu,
O yol da denendi
Bitti.
Şeytanlara sofralar hazırlandı.
Azap geldi, masanın baş köşesine yerleşti.


Bir yudum şarapta sarhoş olan
Kin duyan adam
Gecenin köründe ayaklandı.
Şeytanlarla pazarlığa oturdu.
Onu sattı
Bedenini kirletti.


Bin yıl geçti sanki üzerinden
Bin kamyon ezdi sırtını
Bin küfür edildi
Bin kez ağlandı.


Küçük bir kızın elinden düştü vesikalık fotoğraf
Akla vesikalı kadın gibi gezen sevgili geldi.


Aşk kasık ağrılarından
Erkekliğe doğru süzüldü.
Her damla öz su
Her damla zevk
Her, zevk, damla, öz su,
Günah gibi değil
Özür gibi değil
Şeref gibi değil
İnsan gibi değil
Oyun gibi aktı gitti…


Geçti, gitti
Bir yol vardı
Sondu,
O yol denendi ve.
Bitti.

İzin kalmasın






sözlerimden kaçırdığın iki kelime...
sahip olduğum, sadece seni anlatan o iki kelime...
bir türlü aklımdan çıkaramadığım ve
dilimin kemiğine çift darbeler vuran küfürlerine esir.
körleştirdin hayallerimi,
kesmiyor şimdilerde umutlarımı bir çırpıda...
bunca cümleyi paspas etmene gerek yokken
beni astığın ipin düğümünü de sen attın...
artık asılıyım.
nefes aldığım yerden bağlıyım.
bir bağımlının kendinden geçmesi gibi 
elimde olamadı, bağlandım...




seni nasıl tanımlayacağımı bile bilemezken
adını ellerime emanet bırakmak...
yine de içim rahat değil, anlayamazsın...
karanlığa çıkan sokaklarda
bembeyaz yüzünü görme isteği,
hani gülümseyişlerim.. nedensizdi..
hani ben.. "unut" dediğin adam...
hani inandıramadığım bakışlarım...
sensin be kadın!
içimden atamadığım o derin hastalıksın beni öldüren...
ya varlığınla ya yokluğunla, seni hissederek ölmekti isteğim...
bu küçük dünyaya sığdıramayacaksan bizi,
izim kalmasın...
kes bileklerimi !

Suçluluk



Merhaba sevdiğim,

Sen yine benden uzaklardasın.Mesafeler var aramızda.Fakat bu seferki mesafeler ruhlarımızı da etkiledi.Uzaklaştın benden.Ne olursa olsun gitmem derken birden hiç oldun.Hiç olduk.Sen demiştin bana “İnsanlar her zaman gidiyor.“diye ve bundan sen de şikayet edersin.Çünkü sen biliyorsun gitmenin zorluğunu.Yaşattığı acıyı biliyorsun.Biliyorsun madem neden bana da acı çektiriyorsun?“İyiliğin için gittim.”deme sakın bana.Sanki şimdi çok mu iyiyim.Sadece biraz daha uykusuz ve uzun geceler.Yüreğim,hayallerim biraz daha ağır geliyor bana.Yokluğun ise dayanılmaz oldu.Ama sen iyiliğim için gitmiştin değil mi ?İşte öyle değil.

Sen sanıyor musun ki susmak kolaydı benim için.Hem de taa en baştan bu yana susmak.Bir türlü söyleyemediğim için sırf senin derdini paylaşmak için sevgilinle sorunlarını çözmeye çalışmak çok mu kolaydı.Sana kolay gelir miydi?Ama ben sırf mutlusun diye sustum,sustum…

Sonunda dayanamadım işte.Mutsuzdun.Mutsuzduk.Bir an senin herkes gibi “Ben sevebilirim ama bırakamam.Gitmem.”sözlerine öyle bir kandım ki çoğu şeyi paylaştığımız gibi sevgimizi de paylaşabiliriz sandım.Ama biliyorum geç kaldım.

Eğer ilk tanıştığımız anlarda konuşsaydım seninle daha mutlu olabilir miydik düşüncesiyle kendimi yiyorum.İyi misin? diye sana mesaj atmamak için kendimle tartışıyorum.Halbuki bu kadar fazla bağlandığımı düşünmemiştim sana.Bağlanmamalıydım da ama affet elimde değildi.Kim kontrol edebilir ki düşüncelerini,duygularını?

Affet ben mahvettim her şeyi,dostluğumuzu…

Eski sevgiliye


Odamdan içeri girince "Haydi Yunus, Öp beni" Odamdan çıkınca "Yeter Yunus, Artık bitmeli" diyerek başladım bu sefer. Başlangıçtan anlayacağınız gibi eski sevgiliye diss atıyorum bir nevi, Gerçi o bunu haketmiyor ama olsun içimden ana avrat söveceğime yazayım siz ona ana avrat sövün yerime.
Başlıyorsun ilişkiye iki medeni insan gibi tatlı sözler, iltifatlar, arada kalp kırılmaları fakat hemencik bir müdahele ile kırıklara tedavi. El ele tutuşmalar, "Sen farklısın" demeler, "Seni hiç bırakmayacağım" demeler "Öptüğüm ilk kişi sensin, Çünkü benim için özelsin" demeler demelerde demeler, habire derler. Ve sen her seferinde "İnanmayacağım" desende Aşk işte, aklını başından alır inanırsın. Ben de inandım, salak gibi. ( Sinan Akyüz - Bana Sırtını Dönme mutlaka okuyunuz )
Sonra aşkın ateşi vardır bir de genelde evde başbaşa kaldığında hissedersin sıcaklığını, Artık ona namusum gözüyle bakarsın yani ben öyle baktığım için evime aldım(sizi bilmem) gelir yatar yatağına seni senden alır sevişir(Haydi Yunus öp beni) kısmı burası. Senin kadının olur, sanki hiç gitmeyecekmiş gibi konuşur, günü geldiğinde sevişmenizi kafanıza kakar. Sonra çıkarsınız evden gezersiniz tozarsınız yemek yersiniz, Sinemaya gidersiniz üstelik o film aşk filmidir, Azıcık duygusal iseniz oturur ağlarsınız(gerçi ayakta ağlanmaz sinema da) çok değil 1 hafta sonra saçma salak bir sebep çıkar ortaya biter o koduğumun ilişkisi. "Ne oldu, nasıl oldu?" sorusunu sormadan bir bakarsın ki 1 hafta önce yatağında seninle sevişen insan bir başkasına gitmiş. Ve işin daha korkunç tarafı şu ki şu anda seninle değil onunlada sevişiyor. (Yeter Yunus, Artık bitmeli) kısmıda burası. E hani namusumdu o benim? "Yok arkadaş, namusum değilmiş" diyemiyorum soğukkanlı olamıyorum. Böyle bi salaklaşmalar, "Ulan hani bırakmayacaktı, Hani özeliydim, Hani sadece benimle sevişecekti" sorusunun cevabını aramalar falan. En son artık dayanamacak hale gelmeler, Kızın kardeşleriyle, yakın arkadaşlarıyla konuşmalar. "Ben onu çok seviyordum, Bi ağzını arasana hala beni seviyor mu? seviyorsa neden bir başkasıyla birlikte?" demeler. Ve sonra o sorduğun arkadaşının seni siken "Aman boşver Yunus, Yaşandı bitti takma kafaya mutlu ol" cevabı. Sanki her şey planlıydı, Senin kalbini sikmeye endeksliydi olanlar. Sonra hayatına bir başkasını alma kararı alırsın ama aklın ondadır, Çünkü hayatına giren ilk insan o olduğu için "Özel" kıldığın için ondan sonra hayatına kim girerse girsin dudakların onun dudaklarında kıpırdasa da kalbin hep o giden orospu çocuğunda atar. Sanki uğruna kalp atışını hakediyormuş gibi, Haketmiyor. Hakettiği tek şey onu çöpe atmak ama işte onu çöpe atacağım poşete yazık yani.

Ah biz erkekler


Biz erkekler bazen gerçekten çok anlayışsız olabiliyoruz. Şu an bir daha düşündüm de harbiden anlayışsız heriflerin tekiyiz.

Biz: Gece yarılarına kadar dışarlarda gezer, eğlenir, içer sıçarız ama kız arkadaşımız normal arkadaşlarıyla sinemaya gitmek isteyince "Olmaz öyle şey, Sana güveniyorum ama o erkek arkadaşlarına güvenmiyorum!" deriz.

Biz: Kız arkadaşımızın telefonunu alır kurcalarız, Erkekleri sileriz ama kendi telefonumuzu elletmeyiz, Ellediği an kıyameti kopartırız.

Biz: "Bu sana yakışmamış, Bir daha giyme" diye uyarırız ama aynı şeyi duyduğumuzda bozulur "Ben beğendim, o yeter" deriz. (Deriz yani)

Biz: Facebook vb. sosyal ağlarda onun hesap şifresini isteriz vermezse kıyameti koparır şüpheleniriz ama o istediğinde vermeyiz ve şüphelendiğinde ise "Sen bana güvenmiyorsun" diyip ağzına sıçarız.

Biz: Telefon rehberimizde yüzlerce kız vardır ama onun rehberindeki "Arda" bizim gözümüze batar, sildiririz. Hatta bununla kalmayıp "Şu elif kim, Emre olmasın o?" diye sorgularız. (Yaparız, inkar etmeyelim.)

Biz: Acaba peşimden gelecek mi diye ayrılırız, Fakat sanki giden oymuş gibi triplerden triplere gireriz. "Senin sevgin bu kadarmış" ile başlar "Lanet olsun senin gibi insana" diye bitiririz. Aslında tek sorun ayrılmak istediğimizi söylediğimizde "Peki, Sen nasıl istiyorsan öyle olsun" demek yerine "Hayır bitmesin, seni seviyorum" dememesidir. Egomuzu sikeyim yani o derece.

Biz: Onu gerçekten sevdiğimiz halde eski sevgilimizle normal arkadaş gibi konuşuruz fakat aynı şeyi o yaptığında anında sevilmediğimizi, Aldatıldığımızı düşünüp ağzına sıçmaktan beter ederiz. Hatta ayrılırız, Bununla kalmayıp suçlu olduğu halde 2 3 saat arayıp sormadığında bunalıma gireriz tabi çaktırmadan erkeğiz ya hani, çaktırmayız.

Biz: Herhangi bir kavga olduğunda ya da ufak bir tartışma olduğunda aramayız, mesaj atmayız ama deli gibi ondan bekleriz. Beklediğimiz gelmediğinde ise tıpkı bir sinir hastası kılığına bürünüp yine ağzına bir güzel sıçarız "Niye mesaj atmıyorsun? Niye aramıyorsun? Kavga etmiş olabiliriz, Neden üstüme düşmüyorsun? Bu nasıl sevgi?" gibi soruları dizeriz ardı ardına.

Biz: Haklıyken bazen sustururuz "Sus, artık seni istemiyorum git mesaj atma, arama, Bitti!" deriz ama o durumlarda aslında tam tersini isteriz. "Suçlusun, Üstüme düş, özür dile, hatanı affettir, konuş, peşimden koş, yap bir şeyler ama susma!" demeye çalışırız.

Biz: Sevgilimizle sevişmek isteriz bazen, Ama ona direkt "Sevişelim" demeyiz ya da direkt mevzuya girmeyiz de şöyle deriz. "Ben sana kıyamıyorum, Daha erken biliyorum ama seni aldatmakta istemiyorum. Eğer olacaksa sevdiğimle olsun istiyorum" deriz. Bu bir nevi kıza "Aa düşünceli sevgilim" dedirtme taktiğidir, her erkek yapmaz belki bende yapmam belki ama yapanlar vardır.

Biz: Aklıma gelmişken çok iyi sarhoş taklidi yaparız. Mesela gecenin ikisinde sevgilimize söylemeye korktuğumuz şeyleri bir kaç harfini yanlış yazarak sarhoşum havası katıp söyleriz, Eğer ters tepki verirse cevap vermeyiz sabah kalkıp "Hayatım dün gece için kusura bakma sarhoştum, saçmalamışım. Mesajları şimdi okudum" deriz.

Biz: "Sadece sen varsın" derken Ayşe ile, Merve ile, Hatta Öykü ile fingirdeşiriz. Bunu herkes yapmaz ama yapan çok, Ben yapmam mesela(!) "Arkadaşlarım ile maç izliyorum, Bunun abartılacak neyi var?" diye "üste çıkarken" aslında yanımızda başka kadınlar olabiliyor. Öyle yani.

Biz: Deniz'de, Cafe'de, Sahil'de vs. hep bize bakmayan, Bizimle ilgilenmeyen kızların üzerine düşeriz. Mesela yolda yürürken karşıdan gelen kadın güzelse ona bakmayız, Görmezden gelip havalı olmaya çalışırız. Ama karşıdan gelen kadın ya da kız çirkinse ama bize bakmıyorsa ona öyle gözümüzü dikeriz ki sanki Adriana Lima. Buradan çıkaracağınız şey: Biz erkekler zor kadınları severiz, Çirkin olsa dahi (Bu arada çirkin kavramımız aşırı güzel olmayandır, Kafanızda safinaz belirmesin.)

Ah biz erkekler, Biz neymişizde haberimiz yokmuş, Haberimiz olsun dedim.

Aşk , girip çıkmaktır.


Aşk, "girip çıkmak" eyleminden ibarettir aslında...
Önce hayallerine girer, kim olduğunu bilmezsin bile.
Aklına girer, fallarına çıkar isminin baş harfi;
Düşünürsün, kendinden bile taşınırsın şaşkınca.
"Nerede, ne yapıyor?" derken hayatına girer; sen, ne olduğunu bilmeden.
İşte...
Aşk, girmiştir işte; köküne kadar işlemiştir her hücrenin.
O'nu içinde taşıyarak, iki kişiyi yaşayarak çıkarsın hayat merdivenlerini;
Sanki hiç gitmeyecekmiş, girdiği gibi çıkmayacakmış gibi.


"Mutluluk..."
Dolanır diline, inandırırsın kendini mutluluk yalanına;
Girdiler çıktılar sıklaşana, hızlana kadar...
Sen, acıyı; O ise, çektirdiği ızdırabın hazzını bulana kadar;
Sen, gözlerinden boşaldıkça; O, orgazmı yaşayana kadar.
Diline doladığın o kelime, dilini ısırttırır sana;
Kala kala, dilini ısırdığınla kalırsın.


Ve...
Çıkar aşk, girdiği gibi çıkar;
Ne olduğunu anlamadan, tekrar başa döner her şey.
"Rüyalarına girer, fallarına çıkar."
Girer, çıkar!
Son olarak, ırzına geçilmiş bir hayatın utancı kalır;
Girip çıkmasına izin verdiğin için, yine sen ödersin faturayı.


Girer, çıkar aşk!
"Yalnız acısı kalır, yalnızlık acısı..."

Aşkın tanımı ?


'' Seni benim kadar çok seven birini bulduğunda siktirip gitmende hiç bir sakınca yok. ''
Sende öyle yaptın zaten, kalbimiz bir'miş.
Senin hiç bir suçun yok, boşuna kızma.
Annen acele etmiş, kalben eksik vicdanen yoksun doğmuşsun.

27 Mayıs 2012 Pazar

Kanayan yanım


Nasıl da inanmışım sana,
Sevdim demiştin
Saflık bende ki,
Kimi olduğunu sormayı unutmuşum.
Meğerse senin kalbin
Ayakta yolcu almaya
Ne kadar da hazırmış.
Ah be gözünde idam edildiğim
Söyleseydin ben yer verirdim.
Ne gerek vardı ilk durakta beni indirmene
Ben kendim de inmesini bilirdim.

Geçmiyor sensiz günler,
Fazla geliyor dakikalar saatlere,
Günler takvimlere.
Oysa ben hep aynı yerdeyim
Her zaman olduğum yerde
Ama,
Ama sen yoksun.
Gelir misin bilemiyorum
Ümidim de yok zaten merak etme,
Gelmesen de olur.
Acımı içime gömerim 
Ne de olsa
Dünya ahret acımsın...

Acıtmadan kanattın,
Kanayan yerimden terk ettin beni.
Hiç olmazsa
Keşke bana da öğretseydin,
Beni nasıl unuttuğunu  
Belki bende sana uyabilirdim.
Kim bilebilir ?

Ölüme denk bir şizofreni


bugün kaçıncı gün? ardından döktüğüm gözyaşı geceleri katladı.. aklım başıma gelmemek için, sattığın hayallerimin peşinden atlıyor. sorular var beynimi çürüten, bir ölününkinden farksız akıyor yaşlarım. suskunluğun adını yeniden koyuyorum, ölüme denk bir şizofreni..

yalnızlık oyunu tek başına oynanmalı ama ben g'izli bir özne ekledim hikayeme.. yüzümü öpen ruzgara bıraktım çam sakızı anılarımı yakıp.. külleri var avucumda, bir hayaletin cılız kalıntıları gibi.. ben kalbimi söktüm, dolduramaz sol boşluğu kimse adını çalıp..

yine de dikkat etmem gerek, bir oyunu daha sığdırmayacak zihnim.. bir gecede, gözyaşlarımdan, dünyaya yetecek kadar deniz besledim.. sessizlik lütfen.. bir pandomimdi benimki, beyaz yüzlü bir palyaço gibi, hüznümü yüzümde gizledim.. karanlığa gizlendim..

sonsuza dek..
adının sözlükteki yeri buydu. bir silgiye ihtiyaç duyacağını bilseydim, en başından söylemezdim yerini.. en başında çekerdim ellerimi güneşi olmayan dünyandan.. küfür bazında saygı duydum tanrıya, ama geçti.. pişmanlık değil, asla yer edinemeyeceğimi bildiğim halde yaslandım, üzerimi kirleten duvarına.. yalanlara seslenirken, gerçeği de peşimden sürükleyip, bu bataklıkta mimlendim..


ve son..kendimi terkettim..


Düş'tü kalanlar ...



Düş'tü kalanlar ...öyle bi ağırlık var ki üzerimde, suda boğulsa, ışığa çıkamaz cesedim…kurtarılması gereken hiç bir parçam yok intiharımdan…ruhum, bi bedende müebbet hapsolmuşken, kurtulamaz tenim…tanrının tarzını sevdim..işkencesinin tadını…yaşam zorluğu ve ölüm korkusu…kokusu her zerreme ıskalamadan yerleşti…asın beni!çünkü sus’tu suçum!çünkü yok’tum olanda…çünkü çok’tum kalanda…hem bu ben miyim ki?siz en iyisi unutun beni…belki tanrı katına varmamıştır sesim, ha?içtim, içime kapandım…içime aşık oldum…hiç’ime…tüm içtenliğine içerledim…haketmedim…düştüm yakanızdan…düş’tün kalandan…düş’tü en yalanından…hadi git…kendimle konuşmamı bölme…aramıza girebilecek kadar tanımıyorsun biz’i…yok, yok! ben şizofren değilim korkma…ya da kendinden başka bir sen bırak…ya da …en iyisi git…çünkü senden de olsabaşkası dokunamaz köşeye sıkışmış yalnızlığıma !x