27 Ağustos 2012 Pazartesi
Tecavüzden sonra "zevk aldın mı?" diye sormak nasıl abesle iştigalse, gidişinin ardından aylar sonra arayıp "nasılsın ?" diye sorman da o kadar abesti işte.Uyuz bir itin kasığındaki pire kadar mutluyum ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim.Tut ki mutluyum, tut ki yıkıldım.Sana ne!
19 Ağustos 2012 Pazar
20 yaşındayım ve bir bayram sabahına daha
yalnız uyandım :(
yine aradım kokusunu
açmadan önce gözlerimi :(
sıcaklığını hissetmeye
ve dokunmaya çalıştım
hayallerimin merkezini
tek başına oluşturan
pijamaları içerisinde
dalgalı saçları omuzlarından süzülen
tombik ve mütebessim çehreli
bana sevgi dolu gözlerle bakıp
gözyaşlarımı silecek
o güzel ve tatlı kızın :(
kızlar, lütfen 1 kez olsun
bu kulunuzun bayramını
en içten dileklerinizle kutlayın :(
not : fitre, zekat ve sadaka olarak pijamalı capsleriniz alınır :(
yine aradım kokusunu
açmadan önce gözlerimi :(
sıcaklığını hissetmeye
ve dokunmaya çalıştım
hayallerimin merkezini
tek başına oluşturan
pijamaları içerisinde
dalgalı saçları omuzlarından süzülen
tombik ve mütebessim çehreli
bana sevgi dolu gözlerle bakıp
gözyaşlarımı silecek
o güzel ve tatlı kızın :(
kızlar, lütfen 1 kez olsun
bu kulunuzun bayramını
en içten dileklerinizle kutlayın :(
not : fitre, zekat ve sadaka olarak pijamalı capsleriniz alınır :(
18 Ağustos 2012 Cumartesi
Dünyadaki hiçbir duygunun devamı yok. Bugün daha iyi anlıyorum bunu. Şu aciz halime baktığımda daha net görebiliyorum. Benim sevdiğim ve kopamadığım bir alışkanlık. Senin benimle olma nedenin de belki de yalnızca alışkanlık ve bir başka insan tarafından benim sevdiğim gibi temiz ve gerçek sevilemeyeceğin korkusu. Çünkü insanlar sürekli kullanırl
ar birbirlerini. Her defasında, ilk zayıf noktada ve ilk sinir harbinde aldatırlar ve bir sürü insan namus bekçisi gibi gezer sonra ortalarda. Ben seni beş para etmez bir adam gibi seviyorum. Yüzüne tükürülmesi gerekli biri gibi. Belki de tek sorunum hoşçakal diyememek, vazgeçememek. Uzun süre bedenini bir başka adamla paylaştığımı bilerek ve bunu kabul ederek durabildim. Ama işin içine karışan duygular var. Bu belli oluyor. Evdeki bir eşyadan farksızım. Sen de öylesin. Bunun bu hâlâ gelmiş olması yalnızca senin değil benim de eksikliğim biliyorum. Ahmak olabilirim, aşık olabilirim, köpek olabilirim. Bu sevgiye hiçbir şey katmayabilir. Sen yine de bir başkasına aşık olabilirsin. Ama ben hâlâ varken bu olmamalıydı. Oldu. Ben seni beş para etmez bir adam gibi seviyorum. Yüzüne tükürülmesi gerekli biri gibi ve gidiyorum artık; gidiyorum.
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Sana büyük bi sır söylicem
Sana büyük bir sır söylicem,
korkuyorum sende,
korkuyorum yanın sıra gidenden.
Pencerelere doğan
akşamüzeri el kol oynatmadan
söylenmeyen sözlerden.
Korkuyorum hızlı yavaş zamandan
sana büyük bir sır söylicem
kapat kapıları
ölmek daha kolaydır, sevmekten
bundandır işte benim yaşamaya katlanmam sevgilim...
8 Ağustos 2012 Çarşamba
“Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölüm mutlu bir son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.”
5 Ağustos 2012 Pazar
Mektup
Ön sözüdür ;
Sebepsiz giden insanlar dolu dünyada. Bence korkulardan oluyor gidişlerin büyük çoğunluğu. Sorsam şimdi neden gittin diye, cevabın daha öncekilerle aynı olacak biliyorum. Ortada sağ kalan bir şey yokken , pek de önem arz etmiyor yanıtın.
Son sözüdür ;
Ben iyiyim, bilmeni istedim.
Zaten merak etmiyorsun ya neyse,
Umarım sende iyisindir.
'' Bu mektubu sana çok uzaklardan yazıyorum '' cümlesini nicedir kullanmak istemişimdir. Malesef yine kullanamıyorum çünkü uzaklarda değilim.
Yenilenmenin içinde evrim geçirmeye çalışan her şey , hep aynı.
Bildiğin gibi, aslında bilmediğin gibiyim.
Sana kırgınım.
ama boş ver.
Doğrun buysa içinde kal, mutluluklar.
He-ce-le-me
İsmin iki hece,
Seni sevdiğimi söylemek altı.
Ayrılık tek heceyle geldi,
Git !
Çok kıymetsiz yaşananlar,
He-ce-li-yo-rum.
Öğretmenim !
Hatırlıyor musun beni ?
En hızlı ben okurdum sınıfta.
İlk kırmızı kurdeleyi de ben almıştım.
Çok tembel oldum şimdi.
He-ce-le-ye-rek yazmak istiyorum yeniden.
Çubuklar çizmek istiyorum,
Tek bir nokta yeter ya bazen.
İşte ondan koyuyorum bir cümlelik kocaman alana.
Beni anla.
Nokta.
Acıtır yokluk
Uzun bir sessizlikten sonra Beyin başladı anlatmaya '' Elleri çok küçüktü, saçları siyah , boyu 1.70 civarlarındaydı, teni esmerdi. Gözleri çok masum bakıyordu, beni benden alan da gözleriydi. Hep bir telaş içindeydi... '' Kalp aniden hızlı hızlı atmaya başladı ve sonunda durdu. Beyin Kalbe '' Kendine gel Kalp, kendine '' diye bağırdı. Kalp toparlandı... Beyin anlatmaya devam etti. '' Seni en çok yokken acıtırdı , varlığın da da garip olurdun, hızlı hızlı atardın beni de şaşırtırdın '' dedi Beyin. '' Adı neydi O'nun , niye sadece büyük bir acı hissediyorum ben , bana ne yaptın sen, niye hiç bir şey hatırlatmıyorsun '' dedi Kalp. Sustu Beyin '' Anlat hadi anlat, ne susuyorsun biliyorsun herşeyi, yoksa ne yapacağımı da biliyorsun '' dedi Kalp. Beyin Kalbe cevap verdi '' Kalp herşeyi öğrenmemelisin , zaten çok yorgun düştün dayanamazsın. '' dedi. Kalp '' Zaten hissettiğim kadarı ile öleceğimi biliyorsun. anlat bari de O'nun la öleyim '' dedi. Beyin Kalbe baktı ve gülümsedi. '' Çok seviyordun O'nu , hatta bir kaç kez O'nun için beni oksijensiz bıraktığın bile oldu, en son teklediğinde bizi çok korkuttun uzun süre çalışmadın.
Durduğunu sonradan öğrendik , kendime geldiğimde hastane de yoğun bakımdaydık '' dedi. '' O nerde şimdi '' dedi Kalp heyecanla. ''Öldü Kalp , O öldü'' dedi Beyin.
Derin bir sessizlik oluştu. Kalbi tarif edilemez bi acı sarmıştı, dengesiz şekilde kan pompalıyor garip çalışıyordu. Şaşkınlığını üzerinden atamadan Beyine baktı ve gülümsedi '' Anlattıkların için teşekkür ederim, hoşçakal '' dedi. Beyin '' Bensiz bir yere gidemeyeceğini hala öğrenemedin Kalp '' dedi.
Oysa ikisinin de bilmediği bir şey vardı, ikisi de aynı kişiye aşıktı, Kalp durmasa da Beyin O'na durması komutunu zaten iletecekti ...
Özür dilerim
Düştü vazo, çiçek vardı içinde. Yerde suyundan küçük bir göl oluştu, sonra onca çiçek can çekişmeye başladı. Düşündüm de ellerimden kayıp giden kaçıncı nesne oldu bu ve kaçıncı öldürüşüm. Biliyorum çok fazla oldu sayısı. Sanıyorum dokunduğum herşey yok olmaya mahkum...Bazen bir şans lazım diyorum, bir şans. Bir kere de bana gül Allah'ım diyorum. Gerçi ne fark eder ki ... Başlayan ve bitmeyen onca çok aşkın , sevginin içinde yüzmeye çalışan , ama yüzme bilmeyen biriyim, biliyorum ki öyle de kalacağım.
Kaybettiğin bensem eğer değmemeli üzülmeye. Yok işte benden ne sevgili oluyor ne de deneme arkadaş. Kaybolur giderim , ne zaman gittiğimin farkına bile varmazsın. Böyleyim işte saçma sapan , belki de dengesiz ne dersen de. Belki de bu yüzden yaşantım hep pesimist. Seviyorum hüznü, acı çekmeyi , seviyorum acılı şeyler yazmayı... Acaba bu hüzün mü koparıyor beni bu dünyadan . Yoksa bu kadar saçma gelmemeli yaşayan ve yaşanan. Neyse çok laf etti ağzım yine, ben gidiyorum sen istediğin gibi kal, benim iyi niyetlerim sana iyi gelmez. Bu kadarmış ömrü merhabamızın , '' dilediklerin içinde ol(a)madığım için özür dilerim. ''
Vicdan sezidir, sızlarda.
Yapılan iyiliklerin sayısı değil ;
son yapılan mühimdir ya.
En son yapılacak olan zor gelmişse ve yapmamışsan,
kötüsündür...
Gülmemek gerekiyor bence ,
Çünkü iyilikler sokaklarda sahipsiz kalıyor.
Ellerim en sıkı, kendi elimi tutabiliyor.
Vicdanım da olmasa benden adam akıllı kötü olurdu.
Sesim gürdür, bağırabilirim acizliğe,
Ama yapamıyorum.
Acizlik vicdanıma dokunuyor.
İştahsız bırakıyor beni.
Düşündükçe batırıyorum gemilerimi.
Birkaç can simidi atmazsam ben boğuluyorum.
Kasisler de çok ömrümde,
Dönülmezliğe giden yolları son anda fark ediyorum.
Her defasında boğamıyorum vicdanımı, ölemiyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)